Aşk hâlâ var. İnsanlar hâlâ seviyor, bağ kuruyor, birlikte yaşlanmak istiyor. Ancak günümüz ilişkileri, artık sadece kalpten değil, cebin durumundan da geçiyor. Bu noktada toplumsal yapıyı yeniden düşünmek, evlilik ve ilişki kavramlarını dönüştürmek kaçınılmaz hale geliyor.
Ulrich Beck' in "risk toplumu" kuramı, modern dünyanın kendi yarattığı tehlikelerle nasıl yüzleştiğini ortaya koyar. Yani teknolojinin ilerlemesi günümüzde yaşantımızı kolaylaştırsada; büyük riskleri olduğundan bahsediyor. İnsansız hava uçakları ve füzeler gibi...
“Çalışmak istedim, sistem uygun görmedi” diyen milyonlarca birey, aslında bu sistemin dönüşümü için bir işaret fişeğidir. İşsizlikle mücadele etmek, sadece istihdam yaratmak değil; bireyin çabasını anlamlı ve değerli kılacak insani ve adil bir toplumsal yapı inşa etmekle mümkündür.
Yıllarca bekleme odasında geçen bir ömür, yalnızca bireyin dünyasında değil; tüm toplumun kaybı olarak bakılır. İşsizliği çözmek sadece yeni işler yaratmakla değil; bireyin emeğini, hayalini ve varlığını görebilen bir sistem inşa etmekle mümkün olacaktır. Sosyologlar olarak yapıyı anlamaya, aile danışmanları olarak bireyi desteklemeye devam etmeliyiz.
Unutulmamalıdır ki, mesleği elinden alınan bir birey, yalnızca gelirini değil; kendisini, benliği, değerini kaybeder. Biz sosyologlara ve aile danışmanlarına düşen görev ise bu kaybı görünür kılmak ve o bireyin yeniden umutla bağ kurabileceği yolları açmaktır tekrar benliğini inşa edip eyleme geçmesi için disiplin ve planlar, projeler sunmaktır.
Bu makalemizde bugün birbirleriyle savaşan İran ve İsrail'in tarihsel dostluğuna değineceğiz. Babil Sürgünü sonrası Yahudilerin Pers İmparatoru Büyük Kiros sayesinde nasıl özgürleştiği ve Kudüs'e dönüşlerini bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.
Bu makalemizde modern dünyada kimlik ve anlam arayışı konularını anlatacağız. Ayrıca akışkan moderniteden değişimin birey üzerindeki etkilerinden de bahsedeceğiz.