Medyaya Sosyolojik Bakış
Medya, modern toplumların en kuvvetli kurumsal alanlarından biri olarak, bilgiyi aktarmakla kalmaz, kimliğin inşasında, toplumun algısını yönlendirmede ve düşünsel çerçeveleri biçimlendirmede önemli bir role sahiptir. Sosyoloji toplum bilimi olarak medyayı bir iletişim aracı olarak değil, toplumsal düzenin oluşmasında üretici bir alan olarak çözümler. Bu bağlamda medya, egemen kültürü üretme gücüne sahipken bir taraftan bireyin dünyayı anlamlandırma biçimine yön vererek toplumsal yapının hem üreticisi, hem ürünü olarak rol alır.
Sosyolojik olarak medya, haberler, diziler, reklamlar, sosyal medya içerikleri yoluyla toplumun dünyayı algılama biçimini belirleyen bir çerçeve sunar. Gündelik yaşamın sıradanlığında yaşayan toplumun izlediği haberlerde yer alan bir afet veya savaş sunumu medyanın seçtiği dil, anlam ve kurgusal biçimi ile toplumsal bilincin şekillenmesinde büyük bir önem teşkil eder. Medya, egemen sınıfların menfaatlerini dayatmaktan ziyade, onları kendiliğinden ve makul bir fikir gibi sunarak rızayı inşa eder. Gramsci’nin hegemonya kavramı, medyanın sosyolojik değerlendirmelerinde önemli bir yere sahiptir. Egemen düşünceler, medyada hangi haberin öne çıkarılması gerektiği, hangi seslerin susturulduğu, hangi görsellerin yer alması gerektiği, hangilerinin tekrar tekrar gösterilmesi gibi unsurlar, görünmez bir ideolojik düzenin parçası olur. Haberin temsili, seçimi, gündem belirleme süreçleri görünmez düşünsel bir süzgeç işlevi görür. Sosyal medya platformları, kişilere ifade özgürlüğünün kapısını aralasa da davranışlarını ticari ve politik amaçlara dönüştürebilir. Böylelikle medya modern toplumlarda iktidarların siyasi yüzünü temsil eder.
Günümüz medya ortamında bireyler sürekli değişen görseller, roller ve kimlik temsilleri ile karşı karşıya kalarak ve fake hesaplar, entrikalı televizyon dizileri, reklamların etkileyiciliği ile kendinin nasıl sunulması gerektiğini belirleyen normlar üretir. Bu sürecin sonunda kimlik, bireyin oynadığı rolün ötesinde kendini ve toplumsal kimliğini yeniden inşa ettiği bir işleve dönüşür. Zygmunt Bauman “Akışkan Modernite” kitabında kimliklerin medya vasıtası ile sürekli dönüşümünü anlatan bir çerçeve sunar ve “görünür olmak, var olmanın yeni biçimidir” der.
Medyaya sosyolojik olarak bakmak, toplumsal gerçekliğin kurucu unsurları olarak bakmamızı sağlar. Medya insanın dünyayı görme yapısını, bireyin dünyaya konumlanma tarzını ve ötekiyi algılama sınırlarını belirleyerek önemli bir yer teşkil eder. Günümüz toplumunda medyayı anlamak, sosyolojik bakışı gerektirir, medyanın ideolojik yapısı, temsili, iktidar ilişkileri, değişen kimlik unsurları ancak sosyolojik okuryazarlıkla mümkün olur.