Çocukluk, hepimizin derin bir iç çekiş ile hatırlayacağı çok özel bir dönemdir. O, yeni tomurcuklanmış eller daha kalem tutmayı öğrenmeden oyuncak tutmayı öğrenmişti. Erkek çocukları daha çok fiziksel üstünlüklerini ortaya koyacak oyunları tercih ederken; kızlar, dünya için gerekli düzen ve intizam ön görülerini ortaya koyacak oyunları tercih ederdi.
İnsanoğlu, binlerce yıldır kendisini değersiz gösterecek ve olmadık şeylere üzebilecek birçok yöntem geliştirmiştir. Bu nedenle insanlar, yaşamlarındaki tüm imkânsızlık ve olumsuzlukları bir kenara bırakarak mutlulukla mücadele etmeye öncelik vermişlerdir. Mutlulukla başa çıkmaya çalışmak, ne kadar inkâr etsek de çoğumuzun yaptığı bir şeydir.
Hepimizin bildiği üzere; insan dünyaya, yalnız başına gelmiştir. Daha sonra ise; bir ailenin ve çevrenin ürünü olarak yaşamını sürdürmüştür. “Ürün” olarak dünyadaki yerini alan insan denilen bu canlı türü; topluma sağladığı katkı ve fayda sayesinde, dünyadaki bu yerini daha da sağlamlaştırmıştır.
Bir sosyolog olarak akademiden-sokağa uzanan bir yolun nasıl olduğu, asıl malzemenin sokak olduğu ve bizim gibi sosyologların toplumu en güzel analiz edip çözüm önerileri sunan ön görebilirlik gücümüzü bu dergi sayesinde göstermek istiyorum. Simmel'ın dediği gibi "gözler sosyolojik imalar taşır." Bize şans verilsin bu gözler analiz etsin toplum sağlığını o çürüyen toplumu yaralarını sarsın.