Sosyolog Dergisi Bir DUSODER Yayınıdır

Kapatmak için ESC Tuşuna Basın

İnsani Değerler Ekseninde Uluslararası İlişkiler

İnsani Değerler Ekseninde Uluslararası İlişkiler

Özet

Uluslararası ilişkiler disiplini uzun yıllar boyunca güç, güvenlik ve çıkar odaklı yaklaşımlar etrafında şekillenmiştir. Ancak küresel krizlerin giderek derinleştiği günümüzde, bu geleneksel paradigmanın yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu çalışma, uluslararası ilişkileri insani değerler ekseninde yeniden değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Adalet, barış, dayanışma, insan onuruna saygı ve empati gibi evrensel ilkelerin, uluslararası sistemin sürdürülebilirliği açısından neden vazgeçilmez olduğu tartışılmaktadır. Çalışmada normatif teoriler ışığında etik diplomasi, insani müdahale ve ortak insanlık bilinci gibi kavramlar analiz edilmiştir. Sonuç olarak, insani değerlere dayalı bir uluslararası düzenin yalnızca ahlaki değil, aynı zamanda stratejik bir zorunluluk olduğu savunulmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Uluslararası ilişkiler, insani değerler, etik diplomasi, insan hakları, adalet, dayanışma, sorumluluk koruma.

Giriş

Uluslararası ilişkiler (Uİ) disiplini, tarihsel olarak devletlerin güvenlik, güç ve çıkar arayışlarını anlamaya odaklanmıştır. Realist teori, bu anlayışın temelini oluşturmuş; uluslararası sistemi anarşik, devletleri ise rasyonel çıkar aktörleri olarak tanımlamıştır (Morgenthau, 1948). Ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde, küresel sorunların karmaşıklaşması ve insan merkezli krizlerin artması, bu dar çerçevenin sorgulanmasına yol açmıştır. Günümüzde savaşlar, kitlesel göçler, iklim krizi, küresel yoksulluk ve insan hakları ihlalleri gibi sınır tanımayan sorunlar, uluslararası ilişkilerde yalnızca devlet merkezli bir yaklaşımın yetersiz olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda insani değerleri merkeze alan bir uluslararası sistem, hem etik hem de pratik bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır.

1. İnsani Değerlerin Kavramsal Çerçevesi

İnsani değerler, insan onuruna, adalete, eşitliğe ve dayanışmaya dayanan evrensel ilkelerdir. Bu değerler, tarihsel olarak farklı kültürlerde farklı biçimlerde ortaya çıksa da, temelinde insanın doğuştan sahip olduğu hak ve onuru koruma amacı yatar. Uluslararası sistemde insani değerlerin en açık ifadesi, Birleşmiş Milletler Şartı (1945) ve İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi (1948) ile kurumsallaşmıştır.

2. Realizmin Sınırları ve Etik Diplomasi İhtiyacı

Realizm, devletlerin dış politikalarının temelinde ulusal çıkarların bulunduğunu savunur. Bu yaklaşım, güvenlik ve egemenliği merkeze alarak devletin varlığını sürdürmesini önceler. Ancak bu anlayış, uluslararası sistemde etik kaygıların geri plana itilmesine neden olmuştur. Etik diplomasi, uluslararası ilişkilerde kararların yalnızca stratejik değil, aynı zamanda ahlaki temellere dayandırılmasını savunur (Beitz, 1999).

3. İnsani Müdahale ve “Sorumluluk Koruma” İlkesi

1990’lı yıllarda Ruanda ve Bosna’daki soykırımlar, uluslararası toplumun pasifliğini tartışmaya açmıştır. Bu trajediler, “devlet egemenliği” ilkesinin mutlaklığını sorgulatmış ve 2001 yılında “Sorumluluk Koruma (Responsibility to Protect – R2P)” doktrininin doğmasına yol açmıştır. Ancak bu ilkenin uygulanması, etik sınırların dikkatle belirlenmesini gerektirir.

4. Küresel Dayanışma ve Ortak İnsanlık Bilinci

21. yüzyılın en belirgin özelliği, sorunların küreselleşmesidir. İklim değişikliği, pandemi, kitlesel göçler ve gelir eşitsizliği gibi sorunlar, hiçbir ülkenin tek başına çözebileceği nitelikte değildir. Bu bağlamda “ortak insanlık bilinci” kavramı önem kazanmaktadır. Bu anlayış, devletlerin yalnızca kendi çıkarlarına değil, insanlığın ortak iyiliğine hizmet eden politikalar üretmesi gerektiğini öne sürer.

5. Türkiye ve İnsani Dış Politika Perspektifi

Türkiye’nin son yıllarda dış politikasında “insani diplomasi” kavramına sıkça vurgu yapılmaktadır. Özellikle mülteci krizleri, insani yardımlar ve kalkınma işbirliklerinde Türkiye, insani değerleri ön plana çıkaran bir yaklaşım benimsemiştir. Ancak insani diplomasi yalnızca yardım faaliyetlerinden ibaret değildir; aynı zamanda dış politika kararlarında insan haklarını, adaleti ve barışı önceliklendiren bir zihniyet dönüşümünü de gerektirir.

Sonuç

Uluslararası ilişkilerde insani değerleri merkeze almak, çağımızın etik, siyasi ve insani krizlerine karşı bir zorunluluktur. Realist paradigmaların egemen olduğu bir dünyada, güç dengeleri kalıcı barış üretmemektedir. Buna karşılık, insani değerler temelli bir uluslararası düzen, hem adaletin hem de güvenliğin teminatıdır. Bu yönüyle, insani değerler yalnızca etik bir tercih değil; küresel barış, istikrar ve sürdürülebilir kalkınma için stratejik bir zorunluluktur.

Kaynakça

  • Beitz, C. (1999). Political Theory and International Relations. Princeton University Press.

  • International Commission on Intervention and State Sovereignty (ICISS). (2001). The Responsibility to Protect. Ottawa: IDRC.

  • Kant, I. (1795). Zum Ewigen Frieden (Ebedi Barış Üzerine).

  • Linklater, A. (1998). The Transformation of Political Community. Polity Press.

  • Morgenthau, H. (1948). Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace. New York: Knopf.

  • United Nations. (1948). Universal Declaration of Human Rights.

NECDET TOPCU

Sosyolog / Aile Danışmanı

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Dergiler