Uluslararası ilişkiler disiplini uzun yıllar boyunca güç, güvenlik ve çıkar odaklı yaklaşımlar etrafında şekillenmiştir. Ancak küresel krizlerin giderek derinleştiği günümüzde, bu geleneksel paradigmanın yetersiz kaldığı görülmektedir.
Modernizmle Gelen Sosyal Çürüme Modernleşme süreci, 18. yüzyıl sonlarından itibaren Batı’da ve sonrasında dünya çapında hızlı değişimlere yol açtı. Modernizm, bilgiye, bilimsel ilerlemeye ve bireysel özgürlüğe vurgu yapan düşünce ve kültür hareketlerini kapsar.
Çözüm, erken farkındalık ve profesyonel destekle başlar. Psikologlar ve bağımlılık danışmanları, aileyi sürece dahil ederek sorunları görünür kılar. Aile danışmanlığı da bu süreçte iletişimi güçlendirir, destek gruplarına dayanışma sağlar. Eğitim programları, bağımlılığın belirtilerini tanımaya ve uygun yardım yollarını bilmeye yardımcı olur.
İklim yasası, kâğıt üzerinde çevreyi koruma amacı taşıyan bir yasal düzenleme gibi görünse de, gerçekte küresel sermaye yapılarının ve ideolojik odakların dayattığı bir baskı aracıdır. Bu yasa, ne çevreyi gerçekten korumakta ne de toplumun faydasını gözetmektedir. Aksine, ekonomik bağımsızlığı zedeleyen, milli egemenliği hiçe sayan ve sosyal adaleti derinleştiren bir sürecin meşrulaştırılmasıdır.
Unutma: bazı takıntılar senin değil, toplumun içine işlediği sessiz emirlerdir. Onları anlamak, sadece psikolojik değil sosyolojik bir uyanıştır da.
Birlikte “anlam” üretin: Sadece görev paylaşmak değil, birlikte anlam üretmek ilişkideki aşkı besler. Ortak hedefler, ortak değerler ve birlikte kurulan hayaller, aşkı derinleştirir. Evliliğin sorumluluğu ile eşe duyulan aşk bazen karşı karşıya gelebilir. Ancak bu çakışma, doğru yönetildiğinde bir rekabet değil, bir iş birliğine dönüşebilir.
Evliliğe aşık olmakla eşe aşık olmak arasındaki farkı anlamak, ilişkinin hangi temeller üzerine kurulduğunu gösterir. İdeal olan, bu iki bağlılığın birlikte var olmasıdır. Hem kurumun sağladığı düzen hem de eşin kişiliğine duyulan sevgi, sağlıklı bir ilişkinin temel taşlarıdır.
Sosyoloji yalnızca bir bilim değil, aynı zamanda bir farkındalık biçimidir.
Aşk hâlâ var. İnsanlar hâlâ seviyor, bağ kuruyor, birlikte yaşlanmak istiyor. Ancak günümüz ilişkileri, artık sadece kalpten değil, cebin durumundan da geçiyor. Bu noktada toplumsal yapıyı yeniden düşünmek, evlilik ve ilişki kavramlarını dönüştürmek kaçınılmaz hale geliyor.