Kayıp Meslekler, Kırık Hayatlar: Emek ve Umut Arasında Türkiye
Daha fazla insan, sadece işsiz değil; mesleksiz, umutsuz ve kimliksiz hissediyor artık bu dünyada. Türkiye’de işsizlik artık yalnızca bir ekonomik gösterge değil; bireyin toplumla olan ilişkisi bağı bununla birlikte ailesiyle ve kendi benliğiyle kurduğu ilişkinin en başından sarsıldığı bir yapısal olumsuz bir hayata dönüşmüş durumda. Hele ki bu işsizlik, bireyin yıllarını verdiği bir mesleği yapamaması şeklindeyse yani “işsizlik” veya “nitelikli işsizlik” biçiminde gerçekleşiyorsa yarattığı kırılma daha derin oluyor ve dayanılmaz hale geliyor( Kurt, Ş.2006:31).
Bir sosyolog ve aile danışmanı olarak sahada tanıklık ettiğim vakalarda, işsizlik sorunun yalnızca gelir kaybı olarak görünmesi değil; aynı zamanda bir anlam kaybı olduğunu tekrar tekrar ne yazık ki görüyorum.
Sosyolojik Açıdan Bir Kriz Olarak: Meslekten Kopan Bireyin Benliği
Sosyolojik açıdan bakıldığından işsizlik, bireyin yalnızca hayat şartlarında üretim ilişkileriyle bağını kestiği gibi ve bireyin benliğini boşluğa düşüren haline gelmektedir. Oysa insan, sadece tüketen değil; anlam üreten, topluma bir faydası dokunan, sunan bir varlıktır da aynı zamanda ve kendini her defasında böyle tanımlamak ister. İş, yalnızca ekmek kazanmak değil; bireyin toplumdaki yerini, kimliğini, onurunu ve aidiyetini inşa ettiği bir zemin haline getirmek orada yaşadığını hissetmektir( Kıcır , B. 2017:7).
Günümüz Türkiye’sinde özellikle gençler arasında, mesleğiyle örtüşmeyen işlerde çalışan ya da tamamen sistem dışında kalan birey sayısı her geçen gün artıyor ve gençler bunu kendi hayatının normali haline getiriyor.
Bu da gösteriyor ki yalnızca ekonomik bir plansızlık değil; bireyin mesleki benliğinin çürümesi ve git gide yok olması oluyor. “Kayıp meslekler”, sadece eğitim sisteminin değil; ekonomik sistemin, verilen değer sisteminin istihdam politika verilerinin ve inşa edilmiş sosyal yapının birlikte ürettiği bir kaybı olarak görmek gerekiyor evet işte bu o zaman gerçek bir bakış oluyor( Kıcır , B. 2017:8).
Aile İçinde İşsizliğin Psikososyal Yansımalarının Örüntüleri
Bir bireyin işsizliği, onun kişisel meselesi değil; ailenin ortak krizidir, bunu her ne kadar dışarıdan öyle görülmese de ev içi yaşamda bangır bangır bağırır( Apaydın, F. 2018:186).
Ve birçok danışanımda şunlara rastlıyorum:
İşsiz birey, kendini aileye karşı yetersiz ve borçlu hissediyor ve kendine yabancılaşıyor.
Ebeveynler, çocuklarının başarısızlığını kendi ebeveynliklerinin yetersizliği olarak algılıyor ve diğerlerinden köşe bucak kaçıyorlar.
Kardeşler arası karşılaştırmalar başlıyor: “Bak o iş buldu, sen hâlâ evdesin.” diye iki kardeşinde kendi bağlarını da zedeliyorlar( Apaydın, F. 2018:185).
Bu da haliyle aile içi rolleri karışıyor. Özellikle erkek bireylerde, geleneksel “geçindiren” rolünün yokluğu, ciddi bir özsaygı krizi yaratıyor ve değeriz bir benliğe kapı açılıyor.
Gördüğüm nokta da Aile danışmanlığındaki işsizlik, çoğu zaman altta yatan gizli sorun olarak karşımıza çıkar. İlişki sorunları, evliliğin gecikmesi veya çatışmalı boşanma süreçleri... Hepsinin temelinde sıklıkla emek verip karşılık görememenin yarattığı hayal kırıklığı ve değersizlik duygusu yatar ve bireyler çoğu zamanda bununla nasıl mücadele edeceğini bilemezler( Apaydın, F. 2018:184).
Şimdi Türkiye Örneği: Umut ve Gerçek Arasında Sıkışan Gençliğin Benliğiyle Savaşı
Türkiye’de gençlerin çoğu, “meslek sahibi olunca her şey düzelecek” inancıyla büyüyor. Ancak mezun olduklarında karşılarına çıkan gerçeklik: işsiz kalmak, asgari ücretle alakasız işlerde çalışmak ya da ailesine bağımlı bir yaşam sürmek oluyor ve bu durum da kalan çoğu genç yaşamdan sıkılan ve sevmeyen bireylere dönüşüyor( Ay, S. 2012:323).
Bu çelişki, sadece ekonomik değil; varoluşsal bir krize dönüşüyor ve kimse bunun sorumluluğunu almıyor. Hayat planı erteleniyor, özgüven zedeleniyor ve topluma yabancılaşma başlıyor ve tekrardan umut etmek için de bir kıvılcım arıyorlar ancak orada bile tekrar bir engelle karşılaşıyorlar.
Kadınlar açısından ise tablo daha karmaşık: Eğitimli ama evde, iş dünyasında “fazla nitelikli” ya da “çocuk yapacak diye alınmayan” kadınlar, konum işsizliğin görünmeyen mağdurları arasında yer alırken ev içi rollerde çatışma ve kavga da kesilmiyordu( Ay, S. 2012:325).
Ve elbette, mesleği olmayan milyonlarca göçmen de kayıt dışı emek piyasasında kimliksizleşmiş durumda ve yerel halkın da hakkını bu şekilde gasp etmekteydi.
Sonuç, ne peki..
İşsizlik, sayılarla ölçülen bir sorun gibi görünse de; aslında her biri bir hayatı temsil eden derin bir toplumsal yara haline geldi ve bu yaralar nasıl onarılacak nasıl kapanacak hep belirsiz olarak kalmaya devam etmekteydi.
Bu da Kayıp meslekler, kırık hayatlara dönüşüyor; umutla yola çıkan bir bireyin benliği, umulmadık bir değersizlikle karşılaşıyor( Ay, S.2012:326).
Bu da hemen aklıma şunu getiriyor toplumun ve ailenin temel hücrelerini zedeleyen bu görünmez krizle baş etmek için sadece ekonomik değil; psikososyal ve yapısal çözümlere de ihtiyaç var, peki nasıl( Ay, S. 2012:331).
İlk önce eğitim sisteminin iş gücüyle yeniden yapılandırılması.
Gençlere ve kadınlara yönelik meslek edindirme ve istihdam desteklerinin sürdürülebilir hale getirilmesi.
Ailelere yönelik bilinçlendirme ve psikososyal destek programlarının çoğaltılıp aile danışmanları sahaya aktif ve ulaşılabilir hale getirilmesi.
İşsizliğin utanç değil; sistemsel bir sonuç olduğuna dair toplumsal farkındalık kazandırıp bundan sonra ne yapılabilir buna bakılması (Ay, S. 2012:331).
Unutulmamalıdır ki, mesleği elinden alınan bir birey, yalnızca gelirini değil; kendisini, benliği, değerini kaybeder. Biz sosyologlara ve aile danışmanlarına düşen görev ise bu kaybı görünür kılmak ve o bireyin yeniden umutla bağ kurabileceği yolları açmaktır tekrar benliğini inşa edip eyleme geçmesi için disiplin ve planlar, projeler sunmaktır (Ay, S. 2012:331).
Kaynakça
Kurt, Ş.( 2006 ), İşsizliğin Sosyo -Ekonomik Analizi: Sosyal Açıdan Türkiye Örneği, İstanbul Üni̇versi̇tesi ̇ Sosyal Bi̇li̇mler Ensti̇tüsü Çalişma Ekonomi̇si ̇ Ve Endüstri̇ İli̇şki̇leri ̇ Anabi̇li̇m Dali Endüstri̇ İli̇şki̇leri ̇ Ve İnsan Kaynaklari Bi̇li̇m Dali Yüksek Li̇sans , s( 1-124)
Kıcır , B.( 2017), Eğitimli Genç İşsizliği Üzerinden İşsizlik Kaygısına Bir Bakış, Çalışma ve Toplum Dergisi, s( 1-28)
Apaydın, F. (2018), Türki̇ye’de İşsi̇zli̇ği̇n Karakteri̇sti̇kleri̇ni̇n Karşilaştirmali Anali̇zi , Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Yıl: 2018/1, Sayı:30, s.159-200
Ay, S. (2012), Türkiye’de İşsizliğin Nedenleri: İstihdam Politikaları Üzerine Bir Değerlendirme, Yöneti̇M Ve Ekonomi ̇ Yıl:2012 Cilt:19 Sayı
Yazar: Şennur Ergin