ZEHİR SANA BULAŞMIŞ
Elimi uzattığım sen iken dokunduğum toprak gibi Düşlediğim sualin yaşanılan kurgu bir roman sanki… Gözümün bebeğinde yansıması olan, Bu denli uzak kalabiliyorsa tenime, Gökteki yıldız bile senden daha yakınsa ellerime, Sualin yerine kalem düştüyse önüme, Düşlediğim sualin yaşanılan kurgu bir roman sanki… Başımı kaldırdım da baktım Hakk’a, Köşe bucak kaçtığı memleketi dar eder olmuş bana, Akdeniz’i bıraktım da Ege bile devam olmamış iken Düşlediğim sualin yaşanılan kurgu bir roman sanki… Delirmiş mi gönlüm neylermiş tek dileği bir suali son kez görmekse Ateş gibi düşer evime bu sevda Ömrünce düşmez mi yakandan bu veba Başımı kaldırdım da baktım Hakk’a Sen bir demir, ben bir pamuk Zehir sana bulaşmış sen beni kanatmışsın gibi bir gece Memleket unutturmadı alıştırdı sadece Yoksa ne haddine şu gönlümün romanlara manşet olacak sualini unutuvermesi Akdeniz’den kaçıp da Ege'ye sığınmış gönlümün kuşu Elinde bir bıçak deştin de deştin ha şu yüreği Hiçbir merhem pamuktan arındırmaz zehri Ama bu koca hayat sevdanı arındırdı gönlünden Köşe bucak kaçtığım memleketi dar eder olmuş bana Yazar dururum sevda ateş de yazmak da yakmaz ya insanı Kırk bin bıçak izi var sırtında, sensin o bilirim Yaralarından tanıdım Akdeniz’den kaçıp da Ege’ye sığınmış gönlümün kuşunu Sırtındaki izler senin gönlümdeki kavurucu acı benim! Bir bakış bağlamışken gönlünü gönlüme Köşe bucak kaçtığım memleketi dar eder olmuş bana Yandığım ateş yaktığın sevdam yakan ise sen iken…
HURİYE NUR GENÇOĞLU