Tarihçi, siyaset felsefecisi, hukukçu, sosyolog ve siyasetçi olarak bilinen Tocqueville, Batı Demokrasi tarihinde özel bir yere sahip olan Amerikan Demokrasisi ve Fransız Devrimi üzerine yapmış olduğu analizleri ile tanınmaktadır. Tocqueville 29 Temmuz 1805 yılında doğmuş olup, Liberalizmin ön plana çıkardığı özgürlük ve eşitlik arasında denge kurmaya çalışmış olan bir düşünürdür. Kral X Charles tarafından soylu ilan edilen bir aileden gelmektedir. Tocqueville hukuk öğrenimi görerek 1827 yılında Versa-İlles sulh hakiminin yardımcısı olarak atanmıştır.1839 yılında politik kariyeri başlamış olup,Manches bölgesinden millet vekili seçilmiş ve kısa bir süre Dışişleri Bakanlığı yapmıştır.
Tocqueville,1848 devrimi ve kralın tahtı terk edişini görmüş, bununla birlikte Louis Napoleon’un sahnelediği askeri darbeye karşı çıkmış ve birkaç günü cezaevinde geçirmiştir. Bunun sonucunda siyasal kariyerinin sonuna gelmiştir.16 Nisan 1859 yılında 53 yaşında veremden dolayı hayatını kaybetmiş ve Tocqueville Mezarlığına defnedilmiştir.
Fransa’dan Amerika’ya Düşünsel Bir Serencam
Tocqueville’in kuramının merkezinde birbirleri ile ilişkili üç konu bulunmaktadır. Bunlar sırası ile özgürlük, eşitlik ve merkezileşme.
1831 yılında ABD’de cezaevi reformu üzerine araştırma yapmak için Gustave De Beaumont ile birlikte Amerika’ya gönderilmiştir. Burada yaptığı araştırmalarını kaleme alarak 1835 yılında düşüncelerinin kurucu yapıtı olan Amerika’da Demokrasi adlı eserinin birinci cildini yayımlamıştır. Tocqueville’in bu eserinde asıl üzerinde durduğu konu özgürlük ve eşitliğin nasıl bağdaştırılacağı sorunudur. Esas olarak şu soruyu sormaktadır: Eşitlikçi bir ortamda özgürlükler nasıl korunmalıdır? Yaptığı araştırmalara dayanarak Amerika’daki demokratik rejimin eşitliği sağlamada Avrupa’yı çoktan geçtiğini belirtmiştir. Ona göre toplumsal dengeyi sağlayabilmenin en önemli şartı orta sınıfın güçlendirilmesidir ve Amerika bunu başarmıştır.
Tocqueville’e göre eşitlik sağlandıkça insan içgüdüsel olarak daha fazlasını ister ve giderek artan eşitlik talebi ise nefreti doğurur. Doğuştan ve zamanla ortaya çıkan ayrıcalıkların önlenmesi devletin görevidir ve devlet bu görevi yerine getirirken merkezileşir. Merkezi devlet ise eşitliği benimser ve destekler.
Tocqueville, insanlığın 1789 sonrası yeni dönemde yeni bir çağa, eşitlik çağına girdiğini iddia etmiştir.1789 Öncesi ve Sonrası Toplumsal ve Siyasal Durumu başlıklı denemesini yayınlamış ve bu çalışması en önemli iki eserinden biri olan Eski Rejim ve Devrim adlı eserinin temelini teşkil etmiştir. Bu kitap, özellikle Devrim öncesinde Fransız toplumunun durumunu incelemektedir. Tocqueville, Devrim’in bir kırılma, kopuş olmadığını, asırlardır devam eden ve devletin merkezileşmeyle sonuçlanan bir sürecin sonucu olduğu tezini ortaya atmıştır. Böylece tarihte kırılma ve kopuşların değil sürekliliğin altını çizmiş olur.
Tocqueville’in Demokrasi Kuramı
Tocqueville, toplum ve siyasete dair düşüncelerini demokrasi kavramı etrafında geliştirmiştir. Peki Tocqueville düşüncesinin merkezine yerleştirdiği demokrasiyi nasıl tanımlamaktadır? Tocqueville’e göre demokratik toplum nasıl bir toplumdur? Aslında eserlerinde bu kavramın net bir tanımına rastlamayız. Fakat şunu tespit etmek hiç zor değildir. Tocqueville’e göre demokrasi, farklı tarihsel-toplumsal-kültürel koşullarda farklı şekillerde tezahür edebilir. Demokratik toplum, içinde geliştiği şartlara göre liberal veya despotik eğilimli olabilir. Ayrıca demokrasinin Fransa ve ABD’de nasıl farklılıklar gösterdiğini ortaya koyar. İşte bu çabası nedeni ile Tocqueville, karşılaştırmalı sosyoloji yapan ilk düşünür olmuştur.
Tocqueville’e göre demokratik halkların özgürlük için doğal bir eğilimleri vardır. Onu ararlar, severler ve o, ellerinden alındığı zaman acı duyarlar. Eşitlik içinse sonsuz, doyumsuz ve karşı konulmaz bir tutku beslerler. Özgürlükte eşit olmak isterler, bunu elde edemezlerse kölelikte eşit olmayı tercih ederler. Yoksulluktan, kölelikten, barbarlıktan acı çekmeye razıdırlar ama aristokrasinin yol açacağı acıları yaşamak istemezler.
Tocqueville, siyasete ilgisini sürdürmüş ve bir aristokrat olmasına karşın, birçok görüşe kıyasla liberal olmuştur. Bununla ilgili ise şunları söylemiştir: “İnsanlar, bana aristokratik ve demokratik önyargıları birbirinin alternatifi olarak atfederler. Eğer ben başka bir dönemde veya başka bir ülkede doğmuş olsaydım ya birine ya da diğerine sahip olabilirdim. Fakat böyle doğmam, her ikisine karşı önlem almamı kolaylaştırdı. Ben eski kurumları yıktıktan sonra, kalıcı olabilen hiçbir kurum oluşturmayan uzun bir devrimin sonunda dünyaya geldim. Yaşamaya başladığımda, aristokrasi ölmüştü ve demokrasi henüz doğmamıştı. Bundan dolayı iç güdüm beni körü körüne birine veya diğerine yönlendirmedi.”
Tocqueville’in eşitlik/eşitsizlik bağlamında özgürlükle ilgili görüşlerini özetlemek gerekirse şunları söyleyebiliriz: Özgürlük eşitsizlik üzerine kurulamaz; özgürlük demokratik bir gerçeklik olan şartların eşitliği ilkesine dayanmalı ve kurumlar tarafından korunmalıdır. Son olarak Tocqueville’in, mantıklı olmayan kavrayışları ve beklenmeyen sonuçları vurgulaması ve dolayısı ile dikkate değer olan daha geniş bir toplumsal değişim kuramı sunmuştur.
Tocqueville, uzun zaman bir sosyolog değil bir siyaset bilimci olarak görülmüştür. Üstelik birçok kimse onun kuramında toplumsal bir kuramın varlığını algılamamıştır.
KAYNAKÇA
https://cdn-acıkogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/20-21-guz/sosyoloji-tarihi-1/13/index.html
Ritzer, G. & Stepnısky, J., Klasık Sosyoloji Kuramları, Cev.Himmet Hülür, De Ki Basım Yayın, 2019
HAZIRLAYAN
SOSYOLOG SELİME YÜCEL