SİVRİ DİLLİ SOSYOLOG
Sosyoloji; yani toplum bilimi, toplum üzerine çalışan bir bilim dalıdır. Yani insan ve toplum ne kadar geriye giderse bizim de o kadar geriye gitmemiz gerekiyor.
Zekası olan insan yaklaşık 60.000 yıl önce yaşamış ancak, bilinen ilk filozof olan Thales M.Ö. 6.yüzyılda yaşamıştır. Bununla beraber, Sosyolojinin bilim dalı olarak ortaya çıkması 200 yıl öncesine dayanırken, Türkiye'ye Ziya Gökalp tarafından 1914’te getirilmiştir.
Bir kuram geliştirmek geçmişe oranla şu an daha zordur. Örneğin siz, ateşi bulamazsınız. Çünkü sizden önce ateşi biri bulmuştur. Siz ancak suda sönmeyen ateş bulmalısınız ki fikirleriniz önem arz etsin.
Gerek yabancı gerekse yerli,geçmişten bugüne kadar birçok fikirler ortaya atılmış, birçok isim ön plana çıkmış ve tanınmıştır. Auguste Comte; sosyolojinin ismini koymuş ve pozitivizmi getirmiş, Karl Marx; öğretim, altyapı, üstyapı görüşlerini ortaya koymuş, Ziya Gökalp; Türkiye'de Sosyoloji kürsüsünü kurmuş... Peki biz? Biz hangi fikirleri, ve görüşleri, ne kadar dile getirebiliyoruz?
Ünlü Filozof, felsefeci ve sosyologlar kendi fikirlerini savundukları için dünyaca tanındılar. Başkasının fikirlerini papağan gibi tekrarlamadıkları için, kendi doğrularını kanıtladıkları için ünlü oldular ve fikirlerinin dünyada tanınmasını sağladılar. Sokrates, kendi doğrularından vazgeçmediği için idam edildi. Bu cesareti şu an hangimiz gösterebiliriz?
Muhafazakar ve laik kesim diye ikiye bölünmüş olan ülkemizde, sizce fikirlerimizi tüm insanlığa nasıl duyurabiliriz?
Alın elinize telefonu, girin sosyal medyaya. Karşılaşacağınız iki çeşit gündem olacaktır. Ya, mevcut hükümete karşı propaganda amaçlı yapılan gönderileri ya da hükümetin adeta yalakalığının yapıldığı gönderileri göreceksiniz. TV kanallarının birinde ülke güllük gülistanlık iken, diğer kanalda ülke bataklığa batmış şekilde haberlerin yapıldığı yayınları göreceksiniz. Ve işin kötü yanı da şudur ki; sizin fikirlerinizin dinlenmesi için, bu iki taraftan birini yüceltmeniz diğerini karalamanız gerekmektedir. Bunca yalanın gündem olduğu ülkemizde maalesef, doğrularımız dinlenmeyecek, dinlense de dikkate alınmayacaktır.
Bir fıkra ile yazımı sonlandırayım...
Kralın biri dövme yaptırmak istiyor. Giriyor bir dövmeciye, "bana şöyle kükreyen bir aslan dövmesi yap" diyor. Dövmeci: "Emredersiniz" deyip başlıyor işe. Daha ilk darbeyi vurduğunda Kral:"Ahhh! Neresini yapıyorsun?" diye feryat ediyor. Dövmeci:"Pençelerini yapıyorum efendim" diyor. Kral:"Bırak pençesiz olsun" diyor. "Emredersiniz" diyor dövmeci. İkinci darbede yine Kral:"Ahhh! Neresini yapıyorsun?" Dövmeci:"Dişlerini efendim". "Bırak dişsiz yap" diyor Kral. "Emredersiniz efendim". Sonra kuyruksuz, sonra yelesiz... Bitiriyor dövme işlemini dövmeci.
Şimdi empati yapıp kendimizi dövmecinin yerine koyalım... Soruyorum size: "Biz Sosyologlar dövmeci isek, çizdiğimiz bu dövme, GERÇEKTEN ASLAN DÖVMESİ Mİ?
"Sosyolog Uzman"