Sosyolog Dergisi Bir DUSODER Yayınıdır

Kapatmak için ESC Tuşuna Basın

PANDEMİ DÖNEMİNDE EĞİTİMİN DURUMU

Ülkemizde koronavirüs sebebiyle derinden etkilenen alanlardan birisi de şüphesiz eğitim oldu.  Eğitimin her alanında köklü değişikliklere gidilmek zorunda kalındı. Yetkililer pandemiye karşı hızlıca önlemler ve tedbirler alarak çok kısa bir sürede Eğitim Bilişim Ağı (EBA) ve EBA-TV üzerinden yayınlar başlatıldı. Covid-19 salgını öncesinde durum zaten pek de iç açıcı değilken, salgın sürecinde eğitimde yapılan köklü değişiklikler, beraberinde birçok sorunu da getirmiş oldu. Bu sorunları; öğrenci, öğretmen, veli ve müfredat (program)-uzaktan eğitimde yaşanan sıkıntılar olarak ele alabiliriz.

Öğrencilerin durumu

·       Her yaş gurubundaki öğrencinin beklentisi, öğretim ortamı ve koşullarının sınırlı ölçüde kalması.

·       Öğrencilerin ev ortamında dikkatlerini dağıtan nedenler. (Kapı zili çalması, evde süpürge sesi, ders esnasında yiyecek-içecek yemeleri, ders esnasında bazı ebeveynlerin müdahale etmesi, küçük kardeşin olması gibi)

·       Enerjilerini gerektiği gibi harcayamama ve bunun devamlılığında kilo alma ve hantallaşma.

·       Akranlarıyla bir araya gelerek, sosyalleşme ortamı bulamama.

·       Hazıra alışma ve sadece tüketime yönelme.

·       İnternete bağımlılık artışında çoğalma veya pekiştirme.

·       Pandemi sürecinde ekonomik nedenlerle öğrencilerin yaklaşık %25’nin dijital araçlara ve internete ulaşımındaki engellerin öğrenme sürecini kesintiye uğratmış olması. Bu durumun içeriğin aktarılma yöntemleriyle ilgili tartışmalar bir yana, çok daha önemli bir sorun olan fırsat eşitsizliğini daha da görünür hale getirmesi. Tabi bu süreci anaokulu, ilkokul, lise ve üniversite seviyelerine indirgenerek değerlendirmek gerekir.

Öğretmenlerin durumu

·       Özellikle okul öncesi ve ilkokul çağlarındaki öğrencilerimizle yüz yüze etkileşim kurarak, öğretmen-öğrenci arasında duygu aktarımı oluşturarak eğitimi icra edememek. Bunlar; kalem tutma becerileri, doğru orantılı yazılar yazdırabilme gibi.

·       Öğrencileri, sınıf ortamında pedagojik bakımından durumlarını gözlemleyememe, yorumlayamama.

·       Öğretmenin ders esnasında kendini özgür hissetmesi.

·       Uzaktan eğitim esnasında internet ve bilgisayar kaynaklı aksaklıklar.

·       Mevcut, normal eğitim odaklı olan program (müfredat) ile uzaktan eğitim arasındaki bazı uyuşmazlıkları gidermek için çaba göstermesi.

 

Ailelerin (velilerin) durumu

  • Ailelerin bu süreçte evde bazı yerleri sınıf ortamına çevirmesi.
  • Çocukların derslerine zamanında giriş-çıkışlarını, ders ve ödevlerini takip etmek.
  • Çocukların, ders saati dışındaki zamanında neler yapacağına dair programlar düzenlemek ve uygulamak.
  • Çocukların durumları dışında iş, ev işleri gibi sorumluluklarını da yerine getirmek zorunda kalmaları.
  • Süreçle ilgili bilgilerin doğru ve yaşlarına uygun olarak çocuklara anlatmaları ve psikolojik durumlarını göz ününde bulundurmak zorunda kalmaları.
  • 2,3 ve üzeri çocuk sayısı olan ailelerde ders çakışmasından dolayı alternatif yetersizliği.
  • Çalışan annelerin çocuklarını evde yalnız başına bırakması ya da başka birinin yanına götürmek zorunda kalması.
  • Evde yalnız kalmak zorunda kalan çocukların neyle meşgul olduğu ile ilgili kaygıları.

Müfredat, uygulamalar ve uzaktan eğitim

  • Tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de uzaktan eğitime, yüz yüze eğitime göre hazırlanmış olan müfredatla (program) başlanılmış olması.

 

  • Yaparak-yaşayarak öğrenmeyi içeren uygulamalı ders programları, sanal âleme sıkıştırılması. Öğrencilerin özel yeteneklerini keşfedemeyerek (spor, müzik, resim gibi) ilgili alanlara yönlendirilememesi. Öğretmen, öğrenci veli gibi paydaşların etkin katılımının gözetlenememesi ve dikkate alınmaması.

 

  • Ev ortamlarında eğretim materyallerinin olmaması.

 

  • Özel yeteneklerini keşfedip, farklı alanlara yönlendirme fırsatının olmaması.

 

  • Eğitimin niteliğinin iyileştirilmesinde toplumun izleme, öneri geliştirme, araştırmaya yöneltme ve katkıda bulunmasına olanak sağlayacak ortamlar hayata geçirilememişti.

  

Peki o zaman tüm öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve ailelerimizin geleceğe umutla bakabilmeleri için neler yapmalıyız?

 

Türk Eğitim sistemi yeniden düzenlenirken, yaşam kalitemizi yükselten ve hayatla nasıl mücadele edebileceğimizi içeren programlara yönelmemiz gerekir. (Düşünme odaklı, girişimci, sorun çözebilme araştırmaya yönelik, iletişimi kuvvetli, kendiliğinden sosyalleşebilme gibi) Günümüzde 100 ile 500 arası soru çözüp övünen gençlik yerine, hayatı boyunca karşılaşacağı durumlarla başa çıkabilmeyi amaçlayan, başkalarına özenmek yerine, “Kendimizi nasıl geliştiririz?” gibi özeleştiri yapabilmeyi benimseyen nesillere ihtiyacımız olduğunu bilmeliyiz.

Kısacası bir Çin atasözünü hatırlatmak isterim “Bana balık verme, balık tutmayı öğret.” Eğitim sistemimizde balık vermek yerine, çocuklarımıza balık tutmayı öğretme umuduyla ...

 

                                                                                                                     Menekşe FAKI

                                                                                                    Eğitimci-Sosyolog-Aile Danışmanı

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Dergiler