“Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar; ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir” der Tolstoy. Yaşamak dediğimiz şehrimize Ali Şeriati' nin ifadesi ile geldi girdi. “Sizi rahatsız etmeye geldim.”
Ansızın içimizdeki aynalarda bin bir suret belirmeye başladı. Hayat neydi, yaşamak neydi? Eş, dost dediğimiz, bir bankta oturup yalnızlıktan şikâyet edip, efkârlı türküler dinlediğimiz… İçimize özgürce derin nefesler çektiğimiz, o farkında olmadığımız özgürlük, ayağında prangalarla dolaşıyor şimdilerde…
Arayıp sormadığımız, vefanın yitirildiği, ziyarete gidilmemiş sevdiklerimiz, her gün telaşla bin bir koşuşturmadan şikâyet ettiğimiz ne çok şeyi arar olduk bu demlerde. Çocuklar okula gitmekten, çalışanlar çalışmaktan, kadınlar misafirlerden ne çok yorulmuş sitemvâri yaşıyorduk. Kıymetini bilmediğimiz ne çok servetimiz varmış, bu demlerde ne de çok özlenen ve istenen…
Özgürdük, istediğimiz zaman ne çok şey yapma imkânımız vardı, yapmamız gerekirken de ne çok şey yapmadığımız. Zaman hesapsızdı, bozuk para gibi bol keseden harcadığımız. Şimdilerde vaktin hesabında geçiyor günler… Ve ölüm her an yolumuzun üstünde beklerken hiç hatırlamadığımız gerçek. Artık adeta her an kâbuslu bir rüya olarak gördüğümüz, hem de uyanıkken…
Elveda mevsimi gibi sanki bu zaman
Geçecek elbette dayan yüreğim dayan
İmtihanımız bir diğerinden de yaman
Hakikat çemberinin neresindedir insan
Pandemiden önce evlere girilmiyordu, pandemiden sonra da evlerden çıkılmıyor. Belki de baş başa kalmak iyidir dedik, refika-i hayatla ve kurretiayn dediklerimizle... Kendimizde baş başa kalınca gördük ki; Aynı çatı altında yabancılar aynı sofralarda yürekleri uzak bireylermişiz. Anladık ki biz bizde değil bambaşka yerlerdeymişiz. Farkı fark etmeden yaşadığımız bu şehre geldin geleli aynalar yüzümüze haykırıyor sakladığımız birçok şeyi.
Şimdi sorma vakti değil de ne zaman? Hangi bir zamana erteledik düşünmeyi, irdelemeyi, önemsemeyi, kıymet bilmeyi, sevmeyi… Şimdi “Dur, düşün ve harekete geç.” formülüyle hayatı yeniden inşa etme zamanıdır. O zaman şimdi sorma vakti “sorgulamadan yaşadığımız hayat hayat mıydı, farkı fark etmediğimiz her an bize ait miydi?” Şimdi muhkem bir gerçeğin yokuşlarında yorulursak da anın gerçek hayat, gerçek hayatında var olduğun anda kaim olduğunu bilmek lazım. Sarılalım tüm samimiyetimizle neyimiz varsa insan olmaya dair. Yeniden toparlayalım aileyi yeniden toparlayalım toplumu onaralım hep beraber yüreklerimizi.