Çevremizdeki insanlar bizlerden birtakım taleplerde bulunurlar. Karşılayıp karşılayamama konusunda kararsız kalabiliriz. Kurulan bağın zayıflama endişesi ile çoğu kez tamamen kendi gündemimizi terk edip, bir başkası için, istemeden taleplerini yerine getirmek durumunda kalırız. Ve hatta hislerimizi bile tam ifade edemeyip sırf karşıdakinin gönlünü kırmamak için nikah defterine imza atmak gibi.
Alanındaki uzmanlar “hayır” diyememenin yapısal bir sorun olduğunu hatta depresyon belirtisi olabileceğinin altını çiziyor. Otokontrol duygusu gelişmiş, özerk, bağımlı olmayan bir yapıya sahip olmak çocukluktan itibaren ebeveyn yardımıyla gelişmeye başlıyor.
Çevremizde kurulan bağın zayıflaması, özellikle bağımlı yapıdaki kişiler için büyük bir endişe kaynağıdır. Bu bağın sürmesi adına ödün vermek zorunda kalırız. Bu mağduriyetten ötürü üzülür, amma velakin bir türlü bu döngüden kurtulamayız.
Bazı yanlış düşünce kalıpları:
*İyi bir insan başkalarına yardım eder.
*Hayır dersem sevilen biri olmam.
*Hayır dersem terk edilirim, yalnız kalırım.
*Hayır demek o insanı reddetmek anlamına gelir.
Başkalarını mutlu etmeye çalışırken kendimize haksızlık etmeyelim değil mi?
“Hayır” derken aslında yapmak istemediğimiz bir şey konusunda, böyle bir talep aldığımızda nasıl bir dil kullandığımız da çok önemli. Anlatım dilimize duygularımızı kattığımızda, karşı tarafı ikna edecek sebepler sunduğumuzda daha çok olumlu tepkiler alacağımız kanaatindeyim. Yani üzerimize düşen “hayır”larımızı net bir şekilde, sevecen, sakin bir ses tonuyla söylemek. Suçluluk duymamak için, karşıdakine faydalı bir opsiyon sunmak bizi bu suçluluk duygusundan alıkoyacaktır.
Sonuç
İstemeyerek yaptığınız işlerin yükü omzunuzdan kalkacak ve kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Kendi sorumluluklarınıza daha çok vakit ayıracak ve verimli sonuçlar alacaksınız. Hayır diyebilmenin dayanılmaz hafifliğini yaşayacaksınız.