Sosyolog Dergisi Bir DUSODER Yayınıdır

Kapatmak için ESC Tuşuna Basın

Gerçek Olan Güzeldir

Hayatta, kendime gerçekten neyi bildiğimi sordum. Hayatta, neyi tecrübe ettiğimi ve kendime yalan söylemeden iddia edebileceğim şeylerin neler olduğunu sordum.

            En sağlam şeyin acıyı duyumsamak, neşeyi hissetmek, kendine inanmak ve gerçek sevgi bağıyla oluşan birlikteliklerin sağlıklı ruh yapısıyla mümkün olabileceği gerçeğinin sonucuna vardım. Hayatın en iyi acıdan öğrenildiğini, başkalarının acılarını anlamanın en iyi yolunun empati ve bencillikten arınmakla mümkün olabileceğini, bencilliğin hiçbir işe yaramadığını, insanı acizleştirdiğini, çirkinleştirdiğini gördüm. 

            Sığ ve derin olan aynı köprüden geçmiyor. Yaşamın, yalın bir sadelikle mazeretlere sığınmadan, kendi gerçeğimizle yüzleşmekten geçtiğini yaşayarak öğreniyoruz.

             Gönlü kıt, yüreği çamur, kendine namuslu insanlarla gerçek gönül bağı kuramıyorsun. Esaslı bağlar için fedakârlık ve emek kuşanması gerektiğini öğreniyorsun. İyiliğin ve güzelliğin tek başına yeterli olmadığını, bunun için başarı da gerektiğini öğreniyorsun.

             Bir şey yapmasak bir şey öğrenemeyiz. Ayağa kalmak ve eyleme geçmek gerekiyor. İnsan kendini eylemle gerçekleştirir. Einstein, “Hayat bisiklet binmeye benzer” demiş. Dengede kalmak için hareket etmeye devam etmeliyiz. Olumsuz yaşam koşullarına direnerek yaşamın gerektirdiklerini yapmaya hazır olmalıyız.

            Her şey tamir edilebilir, bunun için cesaret, dürüstlük ve sabır gerekir. Düşünürün dediği gibi “Beşer şaşar, bağışlamaksa tanrısaldır.”  Gerçek olan güzellik yolunda bağışlamak, insanların en iyi özelliğidir. Bunun gerçekleşmesi için de herkesin duygularının karşılıklı olduğu bir dünya ve herkesin katkıda bulunacağı bir kapasite olmalı. Bütün iyi işler yürekle yapılır. Kaldı ki dürüst olmak bu dünyada çok zor. Sadece prensipler konusunda değil kendimize karşıda.

            İyiliğin gücü bilgelikte ve iyiliğin bir bilinci olduğunu öğrenince, sonuçlarını deneyim leyince en kötü şeyin cehalet olduğunu anlıyorsun. Hatalarından ders almayan, sorumluluklarının farkında olmayan daima yeni hatalara aday ve yanlış hükümler vermeye devam edecektir. Öncelikle kim olduğumuzla yüzleşmeli, kendi sesimizi bulmalıyız.    

            Güvende olma ve aidiyet duygusu önemlidir. Kaos, ayrıştırma fazlalaştıkça toplum kendini iyileştiremiyor. Kim olduğunu, ne düşündüğünü ve neye ihtiyacın olduğunu bilmeyenler tarafından yönetilmek çok kötü. Ne olursa olsun söyleyecek bir şeylerimiz olmalı. Hayatta mücadeleyi sürdürmek gerekiyor. İnsaniyet, sürekli mücadele etmeyi gerektirir.

            İnsanlar değişebildiği sürece dünya da değişebilir. Eyleme geçme gücü bizde. Zihinlerimiz dünyayı değiştirebilir. İnsanlar ve durumlar değişirken içimizde bir değişim oluyor. Bu değişim kendi seçimlerimizi yapma gücü. Bence mücadeleye değer.

            Victor Hugo ne güzel demiş: “Ne kötü ot vardır ne de kötü insan. Yalnız kötü çiftçiler vardır.” Bizi de dünyayı da daha iyi hale getirecek olan şey; bencillikten arınmış sağlıklı bir irade, merhamet, empati ve kim olduğumuzu gerçekten bilmekten geçtiğini, insaniyet ve umudun bugün hala pırıltısını koruduğunu ve ayağa kalkmamız gerektiğini gözler önüne seriyor. Bunun için de dünyanın, öfkelerini bir kenara bırakmış, acılarını kucaklamış iyi ve doğru insanlara ihtiyacı var.

            Bilmediğimizi öğrenmek için de kendimizde anlayış olmalı. Bu yol uzun ve soluklu bir yol olsa da denemeye değer. Doğruyu yanlıştan ayırmak ne kadar önemliyse, insanları gerçek, içkin özleriyle yeniden buluşturmak da o kadar önemli. Yürekçe ve varlıkça insan kendini tanıdığında ve kendiyle yetinmesini bildikten sonra ‘gerçek olan güzelliğin’ kendinde olduğunun farkına varıyor.

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Dergiler