Şehirler otogarların soğukluğunu ne bilsin... Kargaşasından, gürültüsünden, kendi telaşıyla böyle meşgulken gelip geçenden bihaber. Uçan kuşun gölgesine kapılmış, nereye gittiğini sormaz, uçmuş, göçmüş yalnızca bir gelip geçensin...
Alırsın ceketini, çantanı, içinde koşturan bir yangını susturma çabasıyla yolcusun, yol almak zorundasın. Ardına dönüp hayran hayran baktığın şehir görmez, gözünde yaşarmış yaşadıkların... Yol bilmez hancı mısın, yolcu mu? Ama alıverir çocukluğunu, konuştuğunu, sustuğunu... Sahillerde eteğini koştururken takıldığını, düştüğünü... Bilmem gittiğin yol unutturur mu? Ama unutur bu şehir ve demez, gitmesin bendendir...
Çok uzaklar sana aşık koca şehir, tabelalarda yazan ismine uzaklaştıkça büyür aşkı. Esen rüzgarla gönderir kırgınlıklarını, nazını... Bir kez olsun bak diye, sor neden sokaklarında dolaşmadığını... Silinmiş adımların yerinde yürüyenlerden çevir artık yüzünü. Hatırından çıkar, bir şehrin aşkı unuttuğunu...
Velhasıl...
Artık maviliklerinle kandıramazsın, al rüyalarımdan martılarını...
Işıklarınla göz kırpıp gönlümü yerlere çalamazsın. Değil yirmi yaşı, yıldızlara takılı dileklerimi getirsen ellerime, beni orada bulamazsın...
Düşersem Tutma!
Düşünme tutma!...
Şule Aydın Bayır
Düşersem Tutma
Leave a comment
Your email address will not be published. Required fields are marked *