Sosyolog Dergisi Bir DUSODER Yayınıdır

Kapatmak için ESC Tuşuna Basın

Durkheimin Sosyolojisinde Toplumsal Olgular

Durkheim’in Sosyolojisinde Toplumsal Olgular

 

        Durkheim, nosyonları yani kavramları çoğu zaman özlerin yerine geçen fenomenler kategorisi olduğunu söyler. Nosyonlar, içeriği detayları ile kavramaktan, kapsamaktan uzaktır. Hatta manipüle edilen tasvirlerin, özünden uzaklaşmış muhteviyatın hâlini almıştır. Fakat kullanışlarındaki fazlalık dolayısı ile inkarı ya da aksine yapılacak tüm davranışlara da birçok yerde dirençle karşılık verir. Tekrarlanmak ve gündemde kalmak suretiyle realize edilmişlerdir.

       “Nosyonlar, tekabül ettikleri realitelere oranla bize daha yakın ve elimizin altında oldukları için, bizler doğal olarak bu nosyonları realitelerin yerine koyma ve spekülasyonlarımızın doğrudan konusu yapma eğilimini gösteririz. O zaman da şeyleri gözlemlemek, tasvir etmek, kıyaslamak yerine fikirlerimizin bilincine erişmek, onları analiz etmek ve birleştirmekle yetiniriz.”1  Bu sebeple özelde sosyoloji bilimini tanımlamalar, kavramlarla sınırlandırmamalıdır. Durkheim sosyolojisinin toplumsal olguları, şeyler yani nesneler gibi incelenmesi telkini tamamen bu realiteden çıkmıştır. Toplumsal realitenin nasıl olması gerektiği konusunda fikirleri bir tarafa bırakıp, toplumsal realiteyi olduğu gibi ele almalıdır. İncelenmeye değer sosyolojik olgu tamamen öznellikten arınmalıdır.

        Durkheim, öncüllerinin sosyolojinin konusunu ele alış tarzlarını, sorgu sahasına çekmiştir. “Comte, toplumsal fenomenlerin doğal yasalara bağımlı toplumsal olgular olduklarını beyan etmiştir. O, bununla toplumsal fenomenlerin eşya karakteri taşıdıklarını kabul etmiş oluyordu çünkü doğada şeyler vardır sadece. Ne var ki, bu felsefi genellik sahasından çıkıp da kendi ilkesini uygulamaya ve bu ilkenin içerdiği bilimi çıkarmaya giriştiği zaman, incelemelerinin objeleri olarak ele aldığı şey, fikirlerdir.”2

      Auguste Comte’un teoride ulaştığı bilimsel temelin pratikte varlığına şahit olunamamaktadır. “Sosyolojisinin esas konusunu meydana getiren şey, insanlığın zaman içerisindeki ilerleyişidir. O, insan soyunun sürekli bir gelişiminin mevcudiyeti fikrinden hareket eder. Ele aldığı problem ise bu evrimin düzenini bulmaktır.” Durkheim’e göre bu durum, tamamen fikir ile kuşatılmış, realize edilmeye çalışılmış bir düşünce şeklinin bilim diye sunulmaya çalışılmasıdır. Bu evrimsel gelişim realiteyi yansıtmaktan çok uzaktır. Çünkü bir toplum bir başka toplumun devamı olamaz. “Yeni toplumlar kendilerinden önce gelen toplumların devamı olsalardı, her yukarı toplum tipi, bir altındaki toplum tipinin bir fazlasıyla basit tekrarı olarak ele alınabilirdi. Böyle olunca, bunlar birbirinden farksız olarak uç uca yerleştirilebilir ve böylece meydana gelen diziye, insanlığı temsil eden dizi olarak bakılabilirdi. Fakat olgular kendilerini bu derece basitlikle göstermezler. Bir diğerinden sonra gelen bir kavim, önceki kavmin bazı yeni karakterler eklenmiş bir uzantısından ibaret değildir. Başka bir şeydir o. Artı bazı özellikleri olduğu gibi, eksik bazı özellikleri de vardır. Yeni bir bireysellik(öznellik) getirir.”3

   Sosyolojik olgulara bağımsız bakabilmek aynı zamanda İnsanı tarihin sadece bir öznesi olmaktan da kurtarır. Onun aktif ve değişken rolüne dikkat çeker. Toplumsal evrim, Comte’un tarifinden çok uzaktır. Durkheim tarafından Auguste Comte’un sosyolojisindeki toplumsal evrim, sadece insanın fikirsel gelişimi ve toplum kurumlarının fonksiyonlarındaki değişim olarak görülür. İnsanlığın tekâmülü toplumların değişiminden daha fazla bir şeydir.

 

Kaynaklar

  1. Emile Durkheim, Sosyolojik Yöntemin Kuralları, pozitif yay., İstanbul-2018 s. 44
  2.  Age., s.47
  3.  Age., s.48

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Dergiler