İstediğimiz hayat ile yaptıklarımızın uyumu kadar kaliteli yaşarız.
Kime sorsak sorun nedir, diye ‘’eğitim şart’’ derler. Eğitim nedir dediğimizde ise içi boş cevaplar. Genelde "okumak" cevabını verirler. Eğitimin sadece okumadan ibaret olduğunu düşünenler için; dünyanın hâli ortada. İnsanlık tarihini inceleyen uzmanlar, çoğunlukla okuma yazmanın daha düşük olduğu dönemlerde; adaletin, insanlığın, sevginin, merhametin, saygının daha anlamlı ve olgusal bir gerçek olduğunu söylerler. Okuma-yazma oranının arttığı dünyamızda, bu gelişmeyi hayatımızın hangi safhalarında kullandığımıza bakmak gerekli. Eğitimi mantıksal ve felsefi olarak nasıl veriyor dünya …Onca gelişmişliğe rağmen, neden ilişkilerimiz hep çatışmacı, hep ben merkezli, hiç düşündünüz mü? Dünyadaki sorunların, savaşların, kavgaların, cinayetlerin, şiddetin temel nedenlerinin eğitim olabileceğini hiç düşündünüz mü? Mevcut eğitim anlayışının insanımıza neler yüklediğini hangi şekilde karakterize ettiğini hiç tefekkür ettiniz mi? Şimdi şöyle dünyaya göz gezdirelim, toplumsal yaşamların ve ilişkilerin resmini çizmeye çalışalım.
Öncelikle sert bir giriş yapalım, dünyadaki kaosun nedeni okumuş insanlardır. Şaşırmayın, evet okumuş insanlardır. Bu cümlemden sakın okumaya karşı olduğumu düşünmeyin. Şimdi örnekler vererek düşüncemizde ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım. Okuyan insanlardan oluşan dünyanın bir numaralı gücü ABD okuyanların oluşturduğu teknoloji ve bilim silahını dünyanın mazlum ve mustazaf insanlarına karşı kullanıyor. Ve bunları yapan bu teknolojiyi yine insanlığın yok edilmesine karşı kullanan okumuş olanlardır. Söyler misiniz hiç duydunuz mu Anadolu da çiftçi Musa dayı, hiç teröre kalkışmış mı veya ülkesinde darbeye kalkışmış mı, ya da ülkede veya dünyadaki yolsuzluk gibi ahlak dışı birtakım işlere bulaşmış mıdır? Elbette ki hepimiz "hayır" diyeceğiz. Musa dayının ne böyle bir imkânı vardır ne de bunu yapacak teknik bilgisi. O hâlde bu işleri yapmak için teknik bilgiye ve imkâna sahip olmak gerekir. Peki bir insan veya devlet bu kötü davranışları niçin yapar ki? İşte tüm anlatmak istediğimizin cevabı bu sorunun sorularak verilmesinde saklıdır. Bir defa ben merkezli seküler hayatın eğitimi çıkar üzerine inşa eder kendini, böylece hayat boyu biriktirdikleri sadece kendi içindir. Kendi için biriktirme süreçlerinde önüne gelen engel ne varsa yok etmek üzere programlanmıştır. Her şeyin sahibinin kendisi olduğuna inandırılan birey; sahip olduğuna inandığı şeylerden tasarruf etme hakkının da kendinde olduğunu düşünür. Bu şekilde zihinsel olarak kodlanmış eğitim programlarının ortaya koyduğu sonuçların, bugün dünyadaki kaosun olmasına destek olmaktan başka bir işe yaramadığını görüyoruz. Nerede bir gözyaşı varsa nerede bir zulüm varsa orada imkânlarını, teknolojisini kullanan okumuş bir güç var demektir. Bunu biraz etrafını gözlemleyen herkes rahatlıkla görebilir.
Peki o hâlde nasıl bir eğitim olmalı, nasıl bir okuma olmalı ki bu kaotik hayatın barış ve selamet yurtlarına dönmesine vesile olsun… Bir defa aslına uygun kullanılmayan her nesne veya oluş yok edici bir silaha dönüşür. O nedenle insan fıtratına uygun eğitimler okumalar olmalı, bilimsel çalışmalar sadece ve sadece insanlığın barış ve kolay yaşaması için üretilmeli, ürettiğiniz teknoloji silahları adaleti yok etmeye çalışan eşkıya karakterli, fitne ve kaos çıkaranlar dışında kullanılmamalı. Tüm okumalar ve eğitimler adalet, merhamet, sevgi ve insanlık değerleri içermeli ki netice yukarıda saydığımız kaotik durumlar içermesin. Eğitimin en önemli argümanı görselliktir, o nedenle olumlu model olmak eğitim alanlar için en müspet etkileme yöntemi olacaktır. "Bir toplum kendinde olanı değişmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez." (Rad11)
Sosyolog Necdet TOPCU