Eğitim hakkında birçok tanım yapılmakla birlikte, sözlükte “Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye’ (1) olarak tanımlanmaktadır.
Bireyin, içinde yaşadığı toplumun değerlerini tanıyarak toplumsallaşmasındaki ilk aşama olan aile kurumundan sonraki ikinci toplumsal kurum, eğitim kurumu ve onun bileşenleri olmaktadır. Çocuk, ailede aldığı temel eğitim ve ailevi değerler dışında daha farklı sosyal ve kültürel referanslardan gelen arkadaşlarıyla kaynaşmayı gerçekleştirir okulda.
Peki ya 2019 Aralık ayından sonra hayatımıza giren salgın gerçeği, aile kurumu dışında diğer toplumsal kurumları hiç mi etkilemedi? Şüphe yok ki insanlık olarak bizler toplumsal yapıları oluşturan ne kadar toplumsal kurum varsa her birini yeniden kodlamaya halen devam etmekteyiz. Ve istisnasız tüm insanlığı etkileyen bu virüse tepki olarak ülkelerin “yeni normal” adı altında uygulamaya koydukları kurgulardan, toplumsal kurum olarak bu yazımızda değineceğim “Eğitim Kurumu” da payını fazlasıyla almış durumda.
BM, DSÖ ve UNICEF resmi sitelerinden alıntı yapılan görsellerden de görüleceği üzere, Covid-19 salgını sonrasında eğitim kurumu süreklilik açısından ciddi risklerle karşı karşıya.
Bu yazının kaleme alındığı günlerde BM verilerine göre 57 milyon hasta ve 1 milyon 370 bin civarı teyit edilmiş ölüm vakasının olduğu bir ortamda, eğitimin evlere çekilip, imkânı olanlar için çevrim içi yayınlar yoluyla yapıldığı günümüzde eğitimcilerin bilgili ve donanımlı olmasının önemi çok daha artmış durumdadır.
Teknolojik altyapıyı tüm ülke geneline yayabilmeyi başaran ülkelerde teknik bilgi ve donanımı orta ve ileri düzey olarak kabul edilebilecek eğitimcilerin oryantasyonu bir şekilde sağlanmış ya da sağlanmaktadır.
Öte yandan yetişkinlerde var olan ya da süreçle birlikte ortaya çıkan anksiyete bozukluğunun, yetişmekte olan bireyler ve çocuklardaki olumsuz etkilerini tam olarak belirlemek için belki de birkaç yıla daha ihtiyacımız var. Ancak ofislerde ya da uzaktan yapılan birey odaklı çalışmaların toplumsal sonuçlarının yorumlanması için şüphe yok ki çalışma alanı toplum olan eğitimcilerin görevlendirilmesi fikren, ilmen, vicdanen ve ahlaken sıhhatli bir fert, cemiyet, medeniyet yapılandırılması ve ilerletilebilmesi için toplumsal bir sorumluluk olsa gerek.
Ülkemiz açısından tüm eğitim kademelerini makul eksikleriyle de olsa uzaktan öğretime başarıyla geçirebilmiş olmakla birlikte eğitim ve öğretimin kalitesini ancak eğitimcilerin de eğitime gösterdiği hassasiyeti arttırabildiğimiz oranda elde edebiliriz.
Çünkü mütefekkir ve muallim Nurettin TOPÇU’nun da işaret ettiği üzere unutmamalıyız ki;
“Devletleri ve medeniyetleri yapan da, yıkan da muallimlerdir.” (3
COVID19 SALGINININ EĞİTİM ÜZERİNE ETKİLERİ (UNICEF)
|
(1) TDK GÜNCEL TÜRKÇE SÖZLÜĞÜ WWW.SOZLUK.GOV.TR
(2) https://www.un.org/development/desa/dspd/wp-content/uploads/sites/22/2020/08/sg_policy_brief_covid-19_and_education_august_2020.pdf
(3) NURETTİN TOPÇU TÜRKİYE’NİN MAARİF DAVASI SAYFA 71. DERGAH YAYINLARI TEMMUZ 2016