Benmerkezci düşünme, çeşitli şekillerde ortaya çıkar. En yaygın olarak bilinen iki şekli, kendi çıkarlarına odaklanan düşünme ve kendine hizmet etme eğilimidir. Kendi çıkarlarına odaklanan düşünme, kişinin kendi çıkarlarına uygun olan inançları kabul etme ve savunma eğilimidir. Kendi çıkarlarına uygun bir düşünceye karşı olmak nerdeyse imkânsız derecesinde bir zorluk içerir. Doktorların ekser çoğunluğu, yapmış oldukları yanlış mesleki uygulamaları için dava açmayı zorlaştıran yasaları desteklerler. Ama avukatların çoğu bunu istemez. Fabrika çalışanlarının çoğunluğu, fabrikanın kapanmasına önceden haber verilmesini gerektiren yasaları destekler. Ancak çoğu fabrika sahibi bu konuda çok da gönüllü durmazlar. Tabii ki, bu inançların bazıları iyi sebeplerle desteklenebilir. Bununla birlikte, psikolojik açıdan bakıldığında, kişisel çıkar en azından kendi tutum ve inançlarını şekillendirmede bazı roller oynamaktadır.
Kendi çıkarlarına odaklanan düşünme, kritik düşünmenin önündeki en büyük engellerden birincisi olarak kabul edilir. Herkes zaman zaman “bu bana fayda sağlıyor, bu yüzden iyidir” der. Ama kritik düşünme açısından bakıldığında, böyle bir “akıl yürütme” bir sahtekârlıktır. Bu tür bir düşünmede, “en önemli olan şey istediğim ve ihtiyacım olan şeydir” varsayımı gizlidir. Neden ben, bu kadar keyfi ve açıkça kendi kendine hizmet eden bir varsayımı kabul edeyim? İsteklerinizi ve ihtiyaçlarınızı başkalarınınkinden daha önemli yapan şey nedir? Kritik düşünme, böyle şahsi bir müdafaayı kabul etmeyip, delil ve argümanların objektif ve tarafsız bir şekilde tartışılmasını gerektirmektedir. Sonuçta, çıkarlarımız zedelense bile gerçeğe saygı duymamızı öğütler.
Kendine hizmet etme eğilimi, kendini aşma, gerçekte olduğundan daha iyi görme eğilimidir. Yani olduğumuzdan daha yetenekli, bilgili, güçlü, yakışıklı, güzel vb. olduğumuz vehmini içerir. Şayet siz de bu büyük çoğunluktan biriyseniz, muhtemelen kendinizi bu tür bir aldatmacadan büyük ölçüde muaf tutarsınız. Kendinizi çok iyi tanıyan bir kişi olarak düşünürsünüz. Durum buysa eğer, muhtemelen siz de kendi kendine hizmet etme eğiliminin etkisine kapılmışsınızdır (Bassham vd., 2011).
Bu konuda daha önce yapılmış araştırmalar, kendine hizmet etme yanlılığının oldukça yaygın bir özellik olduğunu göstermektedir. Bir anket çalışmasında, bir milyon lise öğrencisinden, “başkalarıyla iyi geçinme kabiliyetleri” konusunda kendilerini oylamaları istenmiştir. Katılımcı öğrencilerin yüzde 80'inden fazlasının performanslarını yüksek olarak belirtmişlerdir. Diğer anket çalışmalarında ise, işletme yöneticilerinin yüzde 90'ının ve üniversite profesörlerinin yüzde 90'ından fazlasının performanslarını ortalamanın üzerinde bir orandan daha iyi buldukları bulgulamıştır (Akt. Bassham vd., 2011, sh.12). Elbette, bu konularda insanların neden kendilerini abartma eğiliminde olduklarını tahmin etmek zor olmayacaktır.
- Öncelikle hepimiz genellikle kendimiz hakkında iyi hissetmek isteriz.
- Dahası, hiç kimse kendini önemli bir açıdan "ortalamanın altında" olarak düşünmekten hoşlanmaz.
Benmerkezci düşünme tarzı, sinsi bir şekilde devamlı olarak bilinçaltımızda işlemeye devam eder. Normal şartlarda hiç kimse, “ben bir süre benmerkezci düşüneceğim!” demez. Benmerkezci düşünme eğilimi, temelde öz memnuniyet ve kendini doğrulama duygusuna dayanır. Bu girdaba kapılmış birisi, her ne kadar kendisini diğerlerinin haklarının da garantisi olarak tanımlasa bile, bu asla gerçekleşmeyecektir. Zaten benmerkezci bir düşünmede, insan kendisini haklı ve adil varsayarak, farkında olmadan izleyiciler nazarında trajikomik bir tiyatro sergilemiş olur. Kendileriyle ilgili her şey benmerkezci zihinlerinde ayrıcalıklı bir statüye sahiptir. Bu tutarsızlık ve tuhaflıklarını anlayan insanlardan da pek hoşlanmaz ya da korkarlar. Bu haldeyken kendi kendilerini eleştirseler bile, bu davranışlarında herhangi bir değişiklik yapmalarını sağlayacak bir fırsata asla dönüşmez. Mesela, bu durumdayken serdedilen bir hezeyan cümlesi şöyledir: “Kısa bir süre için kontrolümü kaybettiğimi biliyorum ama bunu düzeltmem mümkün değil çünkü babama çekmişim!”. Yani yapılan eleştiri öfkelerini kontrol edememesindeki devamlılığı haklı çıkarmış olur.
Sonuç olarak, bu şekilde benmerkezci düşüncenin komutasında bulunmak bizi kendi geliştirdiğimiz düşünce süreçlerinin ve inançlarının kurbanı yapacaktır. Çok şükür ki, insanlar tüm zamanlarında “benmerkezci kontrol” etkisi altında değillerdir. Her birimizin içinde mecazi olarak iki zihin bulunduğu varsayılmaktadır. Birinci zihnimiz kendine hizmet etme eğilimi olarak bilinen ‘içsel benmerkezcilik’ kaynaklıdır. İkincisi ise, işlenen akılcılıktan (şayet işlenmiş ise), yani yüksek düzenleme kapasitesi kaynaklıdır. Yaş ilerledikçe tecrübelerle birlikte akılcı kapasitemiz de gelişir. Yani daha fazla akla yatkın düşünmeye başlarız. Ancak bu, yine de benmerkezci düşünme eğiliminden kurtulduğumuz anlamına gelmeyecektir. Onu tanıyıp, mahiyetini idrak etmedikçe ve ona karşı kendimizi nasıl koruyacağımızı öğrenmedikçe başarmamız zor olacaktır. O, kendini mantık hattında kılıktan kılığa maskelerken, kurbanları ise umutsuz bir şekilde düştüğü bu gülünç ve garip durumdan kurtulmak için ümitsizce çırpınıp duracaktır.
Prof.Dr.Mustafa BÜTE
Yazara ait bu yazı dizisinin önceki sayımızda çıkan bölümü için lûtfen aşağıdaki linke tıklayınız
https://sosyologdergisi.com/kose-yazilari/benmerkezci-dusunme-i.html