Sosyolog Dergisi Bir DUSODER Yayınıdır

Kapatmak için ESC Tuşuna Basın

BENMERKEZCİ DÜŞÜNME-I

 

 “Herkes düşüncelerinde yanılabilir ama aptallar bir türlü düşüncelerinden ayrılamazlar.”

 

Cicero

 

BENMERKEZCİ DÜŞÜNME-I

 

Mustafa BÜTE

 

          Benmerkezcilik, birinin başka bir kişinin görüşünün veya fikrinin kendisininkinden farklı olabileceğini anlayamaması anlamına gelir. Egosantrizmi (Benmerkezcilik) her şeyi kendine bağlamak, dayandırmak, indirgemek, her meselede kendi merkezli hükümde bulunmak, kendini esas almak, kendi fikrini, mantığını ve duygusunu hareket noktası, ölçü, merkez, minval ve misal almak eğilimi olarak tanımlayabiliriz. Yani, yaşanılan iyi, kötü, doğru, yanlış tüm olayları, olguları, şans ve şanssızlıkları kendisine bağlamaktır. Benmerkezcilikte esas olan bireyin her şeyde kendi fikrini, kendi mantığını, kendi düşüncesini hareket noktası olarak görmesidir. Bu durum daha çok çocuklara mahsus olması gerekirken, maalesef yetişkin bireylerde de yaygın bir şekilde görülmektedir. Yani çocuklarda normal olan benmerkezci düşünce, yetişkinlerde bir davranış bozukluğu olarak değerlendirilir.

           Gerçekte benmerkezci düşünme, diğerlerinin bakış açılarını nazara almamaktan ya da bakış açımızın sınırlı olmasından değil, başkalarının hak ve ihtiyaçlarını doğal akışında düşünememekten kaynaklanır. Genel olarak, bu konuda özel bir eğitim almadıkça, benmerkezci düşünmenin fark edilmesi oldukça güçtür. Doğal olarak insanlar, benmerkezci varsayımlarının, bilgiyi kullanan ve verileri yorumlayan benmerkezci yolların, benmerkezci kavram ve düşüncelerin kaynaklarının ve böyle düşünmenin doğuracağı sonuçların farkına da varamazlar. Yani, doğal seyri içerisinde kendimize hizmet eden bakış açımızı kolayca fark edemeyiz. Bu sadece iyi düşünürlerin yapabileceği bir şeydir. Düşüncede mükemmelliğe giden yolun benmerkezcilikle yüzleşmeden geçtiğini sadece onlar sezebilirler.

           Ford’a göre üç tür benmerkezcilik vardır. Bunlar; görsel benmerkezcilik, bilişsel benmerkezcilik ve duygusal benmerkezciliktir. Söz konusu benmerkezcilik türlerine sahip olanlar, başkalarına ve diğer şeylere ilişkin gerçekleri fark etmede, başkalarının rolüne girme ve onların bakış açısından bakma konusunda zorluk yaşarlar. Böylece diğer insanların bakış açılarını anlamakta, neler düşünebildiklerini ve neler hissedebileceklerini yeterince kavrayamazlar.

         Sokakta bir adres sorduğunuzda, çoğu insan, "sağa dön, soldaki yolu izle" gibi kendi açısından tarifler yaparlar. Yani söyleyen kişi kendi solunu kasteder. Ancak karşınızda duran kişi için sizin sağınız onun soludur. Aslında sizin sol tarafa gitmeniz gerekirken, o "sağ" dediği için sağa, yani yanlış tarafa gitmiş olursunuz. Adres tarifindeki bu sorun, tarif edicinin benmerkezci düşünmesinden kaynaklanır. Tarif ederken, fiziksel açıdan benmerkezci düşünülmekte ve davranılmaktadır.

            Dünyayı ve olayları kendi algılama ve düşünme biçimimizin tek doğru olduğunu, diğerlerininkilerin yanlış olduğunu düşünmek zihinsel benmerkezciliktir. Temelde, fiziksel ben-merkezcilik zihinsel benmerkezciliğe güç ve kuvvet verir. Çocuğunuza matematik ödevinde yardım ettiğinizi farz edelim. Sizin açınızdan kolay olan bir konuyu anlamamış olsun. Ona “Evladım bak bu çok kolaydır" deriz. Gerçekte problemlerde bir kolaylık veya zorluk yoktur; bu tamamen bize öyle gelir.

 

           Benmerkezci düşünme, gerçeği dar ve kendine odaklanmış olarak görme eğilimidir. Bu bakış açısı, içsel beşeri eğilim kaynaklıdır. Yani her şeyi kendisine nasıl hizmet ettiği açısından değerlendirme durumudur. Benmerkezci düşünen kimseler, ilgi alanlarını, fikirlerini ve değerlerini diğerlerininkinden daha üstün gören, kendine odaklanmış kişilerdir. İçgüdülerin, bencil çıkarlarla iş birliği yapmasıyla, benmerkezci birey diğerlerine karşı güdümleme salvoları yapar durur. Ne gariptir ki, bu haldeyken bile, gerçekte düşüncesinin ne kadar mantık dışı ve zarar verici olduğunu görmezden gelerek, bilakis düşünme biçiminin akılcı olduğunu ileri sürmekte ısrar ederler. Yani düşünceleri onlara haklı, doğru, iyi ve savunabilir olarak görünür (Büte, 2019).

         Şimdi kısa bir süreliğine gözlerimizi kapayarak düşünmeye başlayalım! Bir yandan da şu sorulara cevap arayalım:

  • Kendinizi nasıl tanımlamak istersiniz?
  • Gelecekteki sizi nasıl tanımlarsınız?
  • Peki, başkalarının sizi nasıl gördüğü, nasıl tanımladığıyla ilgilenir misiniz?

         Herkesin büyük bir ihtimalle anlık ve genel bir şekilde, kendini görmek istediği bir durum, ulaşmak istediği bir hal bulunur. Mesela, bir öğrenci kendini sınıfın en başarılı öğrencisi ya da yetenekli bir basketbolcu olarak tanımlayabilir. Bir başkası da kendisini iyi bir öğretmen veya iyi bir anne olarak değerlendirebilir. Bu değerlendirmeler içinde bulunulan ortam veya sosyal etkileşimlere göre de değişiklik gösterebilir. Kişinin yaptığı değerlendirmeler benlik ile ilgili güdülenmeleridir. İşte bu güdülenmeler, kişinin kendisi ile ilgili verileri doğru bir şekilde toplamasını etkiler. Mesela çok iyi bir aşçı olduğunu düşünen birisi, sürekli olarak yemeklerini beğenenleri davet ederken, kendisinden daha iyi olanlarla görüşmek istemez.

          Benliği değerlendirme isteği yüksek olan birisi kendi hakkında objektif bilgiyi sağlayacak test ya da görevleri uygulamayı tercih eder. Mesela, böyle bir birey benlik özelliklerini keşfetmek istiyorsa, internette gördüğü eğlence sayfalarındaki testler yerine bilimsel olarak geçerliliği kanıtlanmış bir testi tercih edecektir. Azınlıkta kalan bazı araştırma sonuçları, insanların olumlu ve olumsuz özelliklerini duyma isteklerinin aynı düzeyde olduğunu belirtirken, araştırmaların çoğu olumlu özellikleri öğrenmeye olumsuz özellikleri öğrenmekten daha istekli olduğumuzu ortaya koymuştur (Kağıtçıbaşı, 2014). Sonuçta, olumsuz yönlerimizi öğrenme isteğimizin olumlu yönlerimizi öğrenme isteğimiz kadar güvenilir olmadığını söyleyebiliriz.

       İnsanlar kendileri hakkında doğru ve objektif bilgiye ulaşmak isterler. Hemen her insan zaman zaman belli düzeylerde benmerkezci eğilimler gösterebilir (Bassham vd., 2011). Bu eğilim dürtüsel olup, zamanla içinde yaşadığı hâkim kültürce de beslenir. Çevreden gelen bilgiler sorgulamaksızın doğruluğuna inanılması durumunda, zamanla benmerkezci kimliğin bir parçası haline gelir (Paul ve Elder, 2013). Söz konusu bilgiler daha sonra bilinçaltına yerleşerek kişisel yargılama süreçlerimizi yön verir.

Leave a comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Dergiler