EVLİLİĞİN ÖZGÜNLÜĞÜ İÇİN BENLİK

   Birey kendine özgü nitelikleri olan, kimseye bağımlı olmadan kendi kendine yetebilendir.  Kişi  kendine özgü yapı ve mizaçla dünyaya gelir ve kabul görmeyi  bekler. Yetiştirilen ortam kişiyi ya bireyselleştirir ya da bağımlı hale getirir. Bağımlı kişiliği açmak gerekirse kendine yetemeyen hem manen hem madden başka insanlara muhtaç kişiliklerdir. Bu kişilikler çocukluktan itibaren görünmeyen, duyulmayan, fırsat verilmeyen, sürekli ailenin kararına ve onayına bağlı yetiştirilmiş ve kişinin ihtiyacına göre değil de ailenin ihtiyacına göre kabul görmüş kişilerdir. Sürekli onaylanma ve kendi başına karar alamayan bağımlı kişilerdir.

   Bireyselleşememek bugün topluma baktığımızda en büyük problem ve çatışmanın ana kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Benliğini kaybeden kişiler kendini var edemeden başkasının gözüyle varettiği için kendi kendine yetemeyen karar alamayan ve hayatına şekil veremeyen kişilere dönüşüp sürekli onanma ihtiyacı duyarlar. Bu durumun en büyük etkisi ise evliliklerde görürüz. İnsanlar evleniyor ama hala köken ailelerinden kopamıyor ve hala köken ailelerinin yaşantılarını devam ettirmek istiyor. Her iki köken ailenin farklılıkları ise çatışmaya, kopmaya ve boşanmalara sebebiyet verebiliyor. Bireyselleşemeden, kendiliğini bulamadan evlenen çiftler birbirlerini yeni bir aile, özgün bir yuva olarak göremiyor.

    Köken ailelerinden kopamayan çiftler kurdukları birlikteliği birincil aile olarak görmeyip kendilerini hala köken ailelerinin uzantısı olarak görebilirler. Bu durumda ise çiftler birbirlerini de uzantı ya da malı şeklinde görüp davranır ve bir takım ihtiyaçlarını karşılayamazlar. Farkına varmalılar ki artık birinci ailesi eşi ve kendisidir köken ailesi onların dışında ikinci ve köken aile olarak kalmalıdır. Bireyselleşememiş eşler  en ufak bir konuda ortak karar alamazlar, onanma ihtiyacı duyarlar. Sorumluluklarını üstlenemezler.  Alıştıkları bir konfor alanı da vardır. Bu konfora alışan çiftler sorumluluk almadıkları için evliliklerde en büyük çatışma nedenidir. Bir başka sorun ise çiftler karşısındaki eşi kendi köken ailesine benzetmeye, alıştığı hayatı yeni evinde de sürdürmeye çalışır. Sağlıklı olan iki ayrı yaşamın özgün bir şekilde kimsenin etkisi altında kalmadan, sorumlulukları paylaşarak kendi kararlarını kendileri alıp mutlu bir yuva kurmalarıdır. Bu demek değildir ki köken aileden uzaklaş, kop, yoksay bu daha sağlıksız olabilir. Tabi ki köken aileye bağlı olunmalı bağımlı değil. Kurulan yuvanın sınırları içinde öncelik çiftlerdir. Bunu köken ailenin de farkına varıp özgünleşmelerine izin vermeleri gerekir.

   Peki nasıl benliğimizi kazanabilir ve bireyselleşebiliriz?                           

   Bu güne kadar birilerine bağımlı yaşamış, benlik algısını oluşturamamış olabiliriz. Şimdilerde bunun farkına fazlasıyla varmaktayız. Doğru kaynaklardan beslenerek sağlıklı bir şekilde benliğimizi yeniden inşa edebiliriz. Sağlıklı bir kişi ve sağlıklı bir toplum için olmazsa olmaz benliğin farkına varıp bu güne kadar bize dayatılan etkilerin, tesirlerin ve en önemlisi başkalarına ait olan hayatı yaşamaktan kurtulmak. Bunu yapabilmek için önce konfor alanından çıkmayı göze almalıyız ve bundan sonraki hayatımızın sorumluluğunu üstlenmeyi kabul etmemiz gerekir.  İşe içimizdeki çocuğu tanıyarak başlayalım. İçindeki yaralı çocuk sana ne söylüyor? Ne kadar kabul görmüş? Olduğu gibi kabul edilmiş mi? Alanına ne kadar müdahale edilmiş ve kendiliği ne durumda? Bu şekilde önce bir zarar tespiti yapmalıyız. Zararın büyüklüğünü bilemeden tamire başlayamayız.  Bu yaşananlar için ne kendini ne aileni ne de  çevreni suçlama sakın kim daha iyi yaşamak istemez ki? Kızdığın sitem ettiğin sürece de bağımlılığın devam edecek, ayrışamayacaksın çünkü. Kendini tanımalıyız neler yaşadık duygularımız neler ve ne hissediyoruz? Hislerimiz içimizdeki çocuğun duyguları sarıp sarmalamalı onu önce. Kendimize bir sınır çizmeliyiz herkes gerektiği kadar gerektiği yerde girebilsin diye. Sınırımız var ve sınırları var kabul etmeliyiz.  Kendimize değer vermeliyiz kimseden beklemeden. Çocuklukta kaldı başkalarının sevgisine muhtaçlık artık kendimiz kendimizi şartsız kabul edip sevmeliyiz. Her durumda her şartta kabul edip ve yüreğimizde başkalarına da sevgi ve değeri çoğaltmalıyız.  Benlik algısını oluştururken bencillik etme, başkasına zarar vermemeliyiz.  Birer yetişkiniz artık kendi sorumluluğumuzu alacak ve kararlarımızı verecek yaştayız.

   Şimdilerde bireyselleşme toplumda öyle bir sancılı hale geldi ki; bireyselleşmeyi kabul edemeyen bir nesil, bireyselleşmede bocalayan bir gençlik ve bu bireyselleşmeyi sağlıksız bir şekilde topluma empoze etmeye çalışan bir güç var. Bağımlılıktan kurtulurken bağımızı koparmamak  niyetiyle sağlıklı benlikler diliyorum.

SEFA NUR GÜRSUL

SOSYOLOG/AİLE DANIŞMANI

snedemir@gmail.com

Yorumlar
Henüz Yazıya Yorum Yapılmamış. İstersen İlk Yorumu Sen Yapabilirsin.
Yorum Yaz
SEFA NUR GÜRSUL
Merhaba, ben SEFA NUR GÜRSUL

Yazımı beğendiyseniz ne mutlu, sosyal medyada paylaşarak dergimize katkı sağlarsanız çok memnun oluruz.

Kategoriler
Sosyoloji Gündeminden Anında Haberdar olun.

Bültenimize Üye Olarak yayınlardan ilk siz haberdar olabilirsiniz